-
1 adı gibi bilmek
о́чень хорошо́ знать; знать, как свои́ пять па́льцев -
2 su gibi bilmek
знать назубо́к, свобо́дно владе́ть -
3 su gibi bilmek
to know sth backwards -
4 avucunun içi gibi bilmek
знать что-л. как свои́ пять па́льцев -
5 avucunun içi gibi bilmek
to know (a place) like the palm of one's hand -
6 bilmek
vt1) wissenbildim bileli seit eh und jebir şeyi adı gibi \bilmek ( fam) etw nur zu genau wissen2) ( tanımak) kennenbir şeyi avcunun içi gibi \bilmek ( fam) etw wie seine Westentasche kennen3) ( elinden gelmek) könneniyi ütü bilir sie kann gut bügelno ( çok iyi) Almanca/Türkçe bilir er kann (sehr gut) Deutsch/Türkisch -
7 su
",-yu 1. water. 2. juice. 3. sap. 4. body of water; stream; river; lake; sea. 5. broth; gravy. 6. temper (of steel). 7. embroidery running pattern. (...) -larında about, around: saat altı sularında around six o´clock. elli sularında about fifty years old. - almak 1. to leak, admit water. 2. (for a boat) to leak, take in water. -yunu almak /ın/ to drain the water from (cooked vegetables). - arkı irrigation ditch. -da balık satmak to make an empty promise. - basmak /ı/ for water to flood (a place). - baskını flood. -yun başı 1. source, spring, fountain. 2. place from which one gains the greatest profits or benefits. 3. person who holds the greatest authority and bears the greatest responsibility. -yu baştan/başından kesmek to tackle a problem at its root. - birikintisi puddle. -da boğulmak to be drowned. -ya boğulmak to be flooded with water. - bölümü çizgisi geog. watershed, water parting. -yu bulandırmak to throw a monkey wrench into something that´s going well. - cenderesi hydraulic press. - çarpmak /a/ to give (one´s face) a quick, splashy wash. - çekmek 1. to draw water (from a well or cistern). 2. to absorb water. -yunu çekmek 1. for the liquid in (something being cooked) to boil away. 2. (for money) to be spent, run out. -yu çekilmiş değirmene dönmek 1. (for a place) to become as silent as a tomb, become like a morgue. 2. to become completely useless. -dan çıkmış balığa dönmek to be in a daze, not to know what to do or which way to turn. - değirmeni water mill. - dökmek to urinate, pass water, make water. - dökünmek to take a quick bath (by dousing oneself with water). -ya düşmek 1. to fail, come to nothing. 2. to fall into the water. - etmek/yapmak (for a ship) to leak, take in water. -dan geçirmek /ı/ 1. to wash (laundry) quickly and carelessly. 2. to rinse (laundry). - gibi 1. like water. 2. easily, smoothly. 3. fluently. - gibi akmak 1. (for time) to pass very quickly. 2. /a/ (for money) to be made by (a person or place) in great quantities. - gibi aziz ol! Thank you very much indeed (for bringing me water to drink)! - gibi bilmek /ı/ to know (something) perfectly, have (something) down pat. - gibi ezberlemek /ı/ to memorize (something) perfectly. - gibi gitmek (for money) to be spent like water. - gibi okumak /ı/ to read quickly and faultlessly. - gibi terlemek to sweat heavily. -yuna/-yunca gitmek /ın/ not to go counter to (someone); not to cross (someone), to comply with (someone´s) wishes. -yu görmeden paçaları sıvamak to count one´s chickens before they´re hatched. - (yüzü) görmemiş very dirty (face, hands). -ya göstermek /ı/ to give (something) a quick wash. - götürmez indisputable. - götürür yeri olmamak /ın/ for there to be nothing more to be said about (a matter). -ya götürür, susuz getirir. colloq. He´s a master hoodwinker. - içene yılan bile dokunmaz. proverb It´s wrong to attack a person while he´s drinking water, even if he is one´s enemy. - içinde easily, at least. - içinde kalmak to sweat heavily, sweat buckets. - içmek gibi very easy, as easy as taking candy from a baby. - kaçırmak 1. to leak. 2. slang to annoy, bother, give someone a headache. - kaldırmak (for something being cooked) to absorb water. - kapmak (for a wound) to get infected, fester. -lar kararmak to get dark (in the evening). - katılmamış real, in every sense of the word, through and through. -yu kesilmiş değirmene dönmek (for a place) to get quiet, for all noise (in a place) to cease. - kesimi naut. draft line; water line. -yu kesiyor. It´s so blunt it won´t cut anything (said of a knife). - kesmek to become very watery; to ooze a lot of water or juice. - kireci hydraulic lime. - korkusu hydrophobia, morbid dread of water. - koyuvermek 1. (for something) to ooze a lot of water (while being cooked). 2. slang to become impudent, overstep the mark, spoil the fun by going too far. - küçüğün, söz/sofra büyüğün. proverb At mealtime the children should be the ones who get water -
8 su
вода́ (ж)* * *- yu1) вода́su almak — а) промока́ть ( об обуви); б) дава́ть течь (о лодке, судне); в) мор. брать питьеву́ю во́ду ( в судно)
su basmak — затопля́ть водо́й
su çekmek — а) впи́тывать во́ду; б) брать во́ду из коло́дца
su dökünmek — облива́ться водо́й
su etmek / göstermek / yapmak — дава́ть течь ( о судне)
su geçirmez — водонепроница́емый
su kaçırmak — а) пропуска́ть во́ду; б) арго моро́чить го́лову кому
su tesisatı, su boru hattı — водопрово́д
su vermek — а) полива́ть ( растения); б) напои́ть ( животных); в) дать во́ду кому; г) остужа́ть в воде́ калёный мета́лл
deniz suyu — морска́я вода́
içilir su, içme suyu — питьева́я вода́
kaynar su — кипято́к
maden suyu — минера́льная вода́
musluk suyu — водопрово́дная вода́
tatlı su — пре́сная вода́
yağmur suyu — дождева́я вода́
2) в соч.sular — во́ды
kıyı suları — прибре́жные во́ды
sanayı suları — промы́шленные во́ды
termal / şifalı sular — минера́льные исто́чники
yeraltı suları — подзе́мные во́ды
3) во́ды, во́дный масси́в; во́дные простра́нстваkara suları — территориа́льные во́ды
su baskını — наводне́ние
su basma — затопле́ние
köyü su bastı — деревню́ затопи́ло
su kavşağı — слия́ние рек
su yüzü — пове́рхность воды́
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́, на воде́
4) река́, ре́чка5) врз. сокdomates suyu — тома́тный сок
portakal suyu — апельси́новый сок
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
6) эссе́нция ( получаемая из пахучих цветков)çiçek suyu — цвето́чная эссе́нция
gül suyu — ро́зовая вода́
7) отва́р, насто́й; бульо́нet suyu — мясно́й бульо́н
pirinç suyu — ри́совый отва́р
tavuk suyu — кури́ный бульо́н
iki su yıkamak — стира́ть два ра́за
••suda balık satmak — погов. дели́ть шку́ру неуби́того медве́дя
suyu görünce teyemmün bozulur — посл. при ви́де воды́ в омове́нии песко́м уже нет нужды́ (если есть возможность решать вопрос законным путём, то почему не воспользоваться этой возможностью)
suyu görmeden paçaları sıvamak — погов. засучи́ть штани́ны, не ви́дя воды́
- suyunu almaksu uyur, düşman uyumaz — посл. во́ды спят, враг не дре́млет
- suyu baştan kesmak
- sudan cevap
- su çarpmak
- suyu keşilmiş değirmene dönmek
- suyunu çekmek
- sudan çıkmış balığa dönmek
- su dökmek
- suya düşmek
- sudan geçirmek
- su gibi - su gibi bilmek
- su gibi gitmek
- su gibi okumak
- su gibi terlemek
- suyuna gitmek
- suyunca gitmek
- suya göstermek
- su göstermemiş
- su yüzü göstermemiş
- su götürmez
- suyu ısınmak
- suyu kaynamak
- su içinde
- su içinde kalmak
- su iktiza etmek
- su kapmak
- sular kararmak
- su katılmamış
- suyu kesiyor
- su kesmek
- su kesilmek
- su koyuvermek
- suyu mu çıktı?
- yahu, İstanbulun suyu mu çıktı?
- suyu nereden geliyor
- suda pişmiş
- su okutmak
- suya sabuna dokunmamak
- suya salmak
- suyu seli kalmamak
- su serpilmek
- suyunun suyu
- suyuna tirit
- su yürümek
- su yüzüne çıkmak -
9 su
su <- yu> Wasser n; Saft m;su baskını Überschwemmung f; Hochwasser n;su etmek leck sein;su geçirmez wasserdicht;su gibi akmak wie im Flug vergehen; viel trinken, fam saufen;su gibi bilmek aus dem Effeff wissen;su gibi gitmek Geld dahinschmelzen;su gibi konuşmak (okumak) fließend sprechen (lesen);su götürmemek fig auf der Hand liegen;su götürmez unumstritten, offenbar;-in su götürür yeri olmamak unumstritten sein;su ısıtıcı Warmwasserbereiter m;su içinde mindestens;su içinde kalmak in Schweiß gebadet sein;su işleri Bewässerungsarbeiten f/pl;su katılmamış fig reinsten Wassers;su kayağı Wasserski n;su kayağı yapmak Wasserski fahren;su koyuvermek Saft ausscheiden; fig die Flinte ins Korn werfen; einen Lachanfall bekommen;su seviyesi Wasserspiegel m;su yüzüne çıkmak offenbar werden;su yatağı Wasserbett n;sudan ucuz spottbillig;suya düşmek fig ins Wasser fallen;suya sabuna dokunmamak fig heikle Dinge vermeiden;suyun başı Quelle f;-in suyuna gitmek, suyunca gitmek jemandem nicht widersprechen;suyunu çekmek Wasser absorbieren; fig Geld usw verbraucht werden;çamaşır suyu (chlorhaltiges) Bleichmittel n;maden suyu Mineralwasser n;mide suyu Magensaft m -
10 su
su <- yu> s1) Wasser ntağır \su chem schweres Wassersıcak/soğuk \su heißes/kaltes Wasser\suya düşmek (a. fig) ins Wasser fallen\suya göstermek unters Wasser halten2) (domates \suyu) Saft m3) \su gibi fließend; ( çok ıslak) klatschnass\su gibi okumak fließend lesenbir şeyi \su gibi bilmek etw wie am Schnürchen könnenşarap \su gibi aktı [o akardı] der Wein floss in Strömen4) \su toplamak Blasen bildenbirinin eline \su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen können\suya götürüp susuz getirir olmak ( fam) mit allen Wassern gewaschen sein\suyu görmeden paçaları sıvama ( prov) man soll den Tag nicht vor dem Abend loben -
11 ad
и́мя (с)* * *1) и́мяadın ne? — как тебя́ зову́т?
adında — по и́мени
Metin adında bir kimse — не́кто по и́мени Мети́н
adınızı bağışlar mısınız? — не соблагово́лите ли Вы назва́ть своё и́мя?
ad koymak — дать и́мя, наре́чь
2) назва́ниеadı geçen — [выше]упомя́нутый, на́званный
3) грам. и́мя существи́тельноеözel ad — и́мя со́бственное
••adı çıkmış dokuza, inmez sekize — посл. ≈ оди́н раз укра́л, наве́к во́ром стал
- adına- ad almak- adını anmamak
- adı batası
- adı batacası
- adı batmak
- adı belirsiz
- adı bozulmak
- adı çıkmak
- adı deliye çıkmak
- adı gibi bilmek
- adı kalmak
- adı karışmak
- adını kirletmek
- adını lekelemek
- adını koymak
- adı sanı belirsiz
- adı sanı meçhul
- adı sanı var
- ad takmak
- adı üstünde
- ad vermek
- adını vermek
- adı var -
12 avuç
горсть (ж) ладо́нь (ж)* * *озвонч. -cu1) ладо́нь2) горсть, при́горшня••- avucunun içine almak
- avucunun içinde tutmak
- avucunun içi gibi bilmek
- avuç içi kadar
- avucum kaşınıyor
- avucuna saymak
- avucunu yalamak -
13 ad
ad sName m\adı ne? wie heißt er?bir şeyi \adı gibi bilmek etw nur zu genau wissen\adı tarihe geçmek in die Geschichte eingehenbirinin \adını kirletmek jds Namen beschmutzenUlus \adına jur im Namen des Volkes -
14 avuç
(hohle) Hand\avuç açmak die Hand aufmachenbir şeyi avcunun içi gibi bilmek ( fam) etw wie seine Westentasche kennenbirini avcunun içinde tutmak jdn in der Hand haben -
15 avuç
",-vcu 1. the hollow of one´s hand; the palm (of one´s hand). 2. (a) handful of, (a) fistful of: bir avuç gümüş a handful of silver. - açmak 1. /a/ to have to ask (someone) for money. 2. to beg, go begging. - avuç 1. a handful to each. 2. by the handful, lavishly. - dolusu 1. handful. 2. plenty of, a lot of. - içi the palm (of one´s hand). -unun içine almak /ı/ to take (someone) into one´s possession, take complete command of. -unun içi gibi bilmek /ı/ to know (a place) like the palm of one´s hand, know thoroughly. - içi kadar 1. very small, skimpy. 2. narrow (place). -unun içinde tutmak /ı/ to have (someone) in the palm of one´s hand. -u kaşınmak to anticipate getting money. -una saymak /ı/ to pay (cash) in hand. -unu yalamak to be left empty-handed." -
16 bal
мёд (м)* * *1) мёдbal peteği — медо́вый сот
bal sığmak — кача́ть мёд
2) ка́медь ( на коре фруктовых деревьев)3) сок перезре́лого инжи́ра ( выступающий из плода)••bal olan yerde sinek de bulunur — погов. где мёд, там и му́хи
- bal dök te yalabal tutan parmağını yalar — посл. у кого́ мёд, тот хоть па́льцы да обли́зывает
- bal gibi
- bu kulüp bal gibi bu yıl birinci olur -
17 kan
кровь (ж)* * *kan gelmek — кровото́чить
kan gitmek — а) кровото́чить ( о прямой кишке); б) быть оби́льной ( о менструации)
kan kaybetmek — теря́ть кровь
kan oturmak — образова́ться (о синяке, гематоме)
kan tükürmek — ха́ркать кро́вью
kan zehirlenmesi — зараже́ние кро́ви
••- kan akıtmakkanı kanla yumazlar, kanı suy ile yurlar — посл. кровь кро́вью не смыва́ют, кровь отмыва́ют водо́й
- kan akmak
- kan alacak damarı bilmek
- kan başına
- kan beynine beynine sıçramak
- kan başına çıkmak
- kan boğmak
- kana boyamak
- kan çanağı gibi
- kan çekmek
- kan çıkmak
- kanına dokunmak
- kanı donmak
- kan dökmek
- kanına ekmek doğramak
- kanını emmek
- kanına girmek
- kan gövdeyi götürmek
- cephelerde kan gövdeyi götürürken...
- kan gütmek
- kanı ısınmak
- kan istemek
- kanını içine akıtmak
- kanı kaynamak
- kanını kaynatmak
- kanı kurumak
- kanını kurutmak
- kan kusturmak
- kan olmak
- aralarında kan olmak
- kanıyle ödemek
- kanı pahasına
- kan revan içinde
- kan a susamak
- kan ına susamak
- kanı temizlenmek
- kan tere batmak
- kan tere içinde
- kan ter içinde kalmak
- kan tutmak
- kanını yerde koymak -
18 şeytan
чёрт (м)* * *чёрт, дья́вол••- şeytan kandırdışeytan kulağına kurşun! — погов. как бы не сгла́зить!
- şeytanın ayağını kırmak
- şeytanın bacağını kırmak
- şeytanın kıç bacağı ayağı
- şeytanın kıç art ayağı
- şeytan dürttü
- şeytan gibi
- şeytana kulâhı giydirmek
- şeytana pabucu ters giydirmek
- şeytana parmak ısırtmak
- şeytan tüyü
- şeytana uymak
- şeytanın yattığı yeri bilmek
- şeytan görsün yüzünü!
- şeytan kulağına kurşun
- hiç birimiz hasta olmadık -
19 bilinmek
-
20 bal
1. honey. 2. exudate, exudation (which drips from tree wounds or from the skins of ripe figs). - ağzı virgin honey. - alacak çiçeği bilmek/bulmak to find the person from whom to profit. - başı the purest honey. - dök de yala. colloq. The place is immaculate. - gibi 1. like honey, very sweet. 2. very well, without a hitch, easily, smoothly. - rengi 1. honey, the color honey. 2. honey-colored. - sağmak to take honey (from the hive).
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ismi gibi bilmek — adı gibi bilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dini gibi bilmek — çok iyi bilmek Ufacık bir düşüncenin en büyük bir dikkati iflas ettirdiğini dini gibi bilirdi. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
adı gibi bilmek — çok iyi bilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bülbül gibi bilmek — çok iyi öğrenmiş olmak Çocuk dersi bülbül gibi bildiği hâlde, Mükremin Hoca, bir türlü tam numara atmazmış. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
avucunun içi gibi bilmek — bir yeri, bir şeyi çok iyi ve ayrıntılı olarak bilmek Sizin analarınızın, babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
su gibi bilmek (veya okumak) — yanlışsız bilmek veya okumak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bülbül — is., hay. b., Far. bulbul 1) Karatavukgillerden, sesinin güzelliği ile tanınmış olan ötücü kuş (Luscinia megarhynchos) 2) mec. Sesi çok güzel olan kimse Hanende Nedim Bey ki gençliğinde Boğaziçi nin bülbülü, en sevgili kuluyken artık onun da… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ad — 1. is., ddi, Ar. ˁadd 1) Sayma 2) Sayılma Birleşik Sözler addetmek addolunmak 2. is. 1) Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim: Çocuk, kedi, ağaç, düşünce, iyilik, Ahmet, Ertuğrul birer addır 2)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
avuç — is., cu 1) Elin iç tarafı, apaz, hapaz 2) Elin yarı yumulmuş durumu Buğdayı avucu ile aldı. Birleşik Sözler avuç avuç avuç dolusu avuç içi bir avuç Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller avuç (veya el) açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
din — 1. is., hlk. Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası Birleşik Sözler din doruğu 2. is., hlk. İlmek 3. is., din b., Ar. dīn 1) Tanrı ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet Her … Çağatay Osmanlı Sözlük
isim — is., smi, Ar. ism 1) Ad 2) Kişi, insan Biz eskidikçe yaşlarımız yirmiden yirmi bire, yirmi birden yirmi ikiye bastıkça yeni yüzler, yeni isimler katılıyor aramıza. Y. Z. Ortaç 3) dbl. Ad Birleşik Sözler isim babası isim cümlesi isim çekimi isim… … Çağatay Osmanlı Sözlük